Kayıtlar

Aralık, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ankara Ankara Güzel Ankara

Resim
Alttaki linke tıklarsanız Ankara'da yeni yılda ulaşıma yapılacak zammın detaylarını bulabilirsiniz, Gökçek'i bilenler için sürpriz olmayan ama can sıkan bir haber. Benim anlamadığım haberin son satırında "yolcu başına ortalama 58 kuruş zarar" edildiğinden bahsediliyor. Bu nasıl oluyor? Benim görebildiğim kadarıyla otobüslerin zarar etmesinin imkanı yok. Çünkü şoförlerin maaşı, otobüslerin benzini ve bakımı dışında bir maliyet yok gibi görünüyor ve çoğunlukla otobüsler kapasite fazlası ile çalışıyor. Tabi sonuçta dışarıdan maliyetler hakkında kesin bilgiye ulaşmak mümkün değil ama şöyle bir Aristo mantığı kuruyorum: Belediye otobüsleri dışında bir de özel halk otobüsleri var ve gene bildiğim kadarıyla bunlar sağlam kar ediyor yoksa bir hat ortalama 400-500 bin lira hatta 1 milyon lira olmaz. Eğer halk otobüslerinin kar edip belediye otobüslerinin zarar ettiği bir durum varsa bunun sorumlusu doğrudan belediyedir bana göre. Bu işi becerememektedir demektir bu. Yok bu yap

İyi Yıllar

Resim

Bastığın Yeri Yaya Geçidi Diyerek Geçme, Tanı!

Resim
Portekiz’de trafik kazalarında ölen yayalara dikkat çekmek için yapılmış bir kampanya. Trafik kazalarında ölenleri anmak, konuya politikacıların ve halkın dikkatini çekmek için, ana arterlerde bulunan yaya geçit çizgilerinin üzerine ölen kurbanların isimleri yazılmış.

Yarık Yollar Diyarı: Ankara

Sanırım blogların amaçlarından biri de içinde kalanları doyasıya dökmek. İşte tam da bu sebepten kaleme alınmış bir yazı bu: Dün sabah saat 8:50-9:00 saatlerinde yolum necatibey caddesinden geçme gafletine düştü. Adamlar (ki kendilerini Melih’in suvarileri veya belediye olarak da adlandırabiliriz) yolu dikine kazmışlar. Aslında bu kazma/delme yontemine ankaralılar son 3 aydır pek de yabancı değil. Birçoğumuz mahallesindeki caddelerde, sokaklarda kaldırımdan 50 santim uzaklıkta bir çukurla karşılaşmışızdır. O çukurların aynısı fakat bu sefer yolu dikine kesmisler, vücuduna neşter vurulmuş insan bedeni gibi kan ağlıyor yol. Çukura girip tekrar yolunuza devam edebilmeniz için neredeyse durmanız lazım. Yaklaşık bir saatimi başkasının tabağından yeme heveslisi şerit canavarlarıyla çukurun içinde savaşarak harcadım. Belediyemiz sanırım şu zihniyetle hareket ediyor: şerit canavarları (trafik canavarın bir üst modeli olan bu yaratıklar yolu sadece kendilerine ait bir lebensraum sanarlar) nasıl

Avatar

Resim
"Yüzyılın filmi" olduğu iddia edilen sinema tarihinin en yüksek bütçeli filmi "Avatar" ı hafta sonunda izledim. Sonda söylenmesi gerekeni başta söyleyeyim filmi çok ama çok abartmışlar. Ben beğenmedim ve boşa geçen 3 saatime yandım. (Ha o üç saatte çok mu faydalı aktiviteler yapacaktım, o başka konu ya, neyse). Yiğidi öldür hakkını ver derler o yüzden başta belirtmek lazım, film tam bir görsel şölen. Adam yani yönetmen (James Cameron ki aynı zamanda Titanic'in de yönetmeni) inanılmaz bir dünya kurmuş. Hayalgücü olağanüstü, kafasındaki bu dünyayı bizlere gösterebilmek içinde paranın canına okumuş. En iyi görsel efekt dalında Oskar'ı kesin alır. Hatta en iyi kostüm ve en iyi makyaj ödülüde alır, ama işte o kadar. Görsellik kısmını çıkarın geriye elinizde 8. sınıf bir Hollywood filmi kalıyor. Senaryo o kadar klişe, o kadar sıradan ki, hiç bir yerde en ufak sürprizle bile karşılaşmıyorsunuz. Çoğu Hollywood filminde görülen stereotype'lar (kelimenin türkçe

Homeros'dan Odysseia, Fulya Koçak Çevirisiyle Raflarda

Resim

Gürsel Tekin ve Hayal Kırıklığı

Resim
Dün televizyon kanalları arasında dolaşırken SKY Türk'te Enver Aysever'in programında CHP İstanbul il başkanı Gürsel Tekin'e rastladım. Bilmeyenler için burada bir parantez açmak istiyorum, Gürsel Tekin şu an da CHP içinde Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yükselen yıldız. Özellikle medya da çokça yer buluyor ve CHP'nin bazılarına göre halka açılma (o ne demekse) projesinin mimarı olarak görülüyor. Kısaca, Deniz Baykal'dan sıtkı sıyrılanlar ama CHP'den umudunu kes(e)meyenler için bir anlamda yürek ferahlatıcı kişi olarak bakılıyor. İzlemeye başladım ve kelimenin tam anlamıyla sükut-u hayale uğradım. Çünkü konuşmaları tam anlamıyla 30 yıldır duyduğumuz klasik siyasetçi tarzı. Deniz Baykal'ın ne kadar demokrat olduğunu, CHP'nin şu an en demokrat parti olduğunu, karşıt fikirlerin çok rahat parti içinde ifade edilebildiğini gerçekten bunlara inanıyor gibi anlatıyor. Kimse tabi ki ondan genel başkanı hakkında olumsuz söz söylemesini beklemiyor ama kantarında

Başarı Nedir?

"Başarı sabahları erken kalkıp, akşamları geç yatıp ve aradaki sürede istediğini yapmaktır" demiş Bob Dylan. Ne de güzel demiş. Bu açıdan bakıldığı zaman kendimi ve çevremdeki insanların ne kadar başarısız olduğunu görmek mümkün. Ama onun dediği gibi de başarılı olmak günümüz dünyasında mümkün mü, onu da bilmiyorum. Benim bildiğim bu şekilde istediği!!! hayatı yaşayan hiç kimse yok. Bu anlamda "başarılı" örnekler biliyorsanız, paylaşırsanız sevinirim.

Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi 1981

Resim
Yıl 1981, 12 Eylül darbesi yapılalı yaklaşık 1 yıl oluyor. Sanıyorum sonbahar mevsimi, liseler yeni açılmış. Herkes yeni takım elbiseler, gömlekler, kravatlarla yeni döneme hazırlanmış. Kadife pantalonum her gün giyilmekten dizleri yer yapmış. Kaşe ceketim tüylenmiş ve solmuş. Evde yarım ekmek içine zeytin konarak hazırlanmış öğle yemeğini (çantada eziliyor diye) ceketimin cebine sığdırmaya çalışmaktan cebim epeyce bollaşmış. Harun şaka olsun diye elişi dersinde maket bıçağıyla ceketimin arkasını kesiyor. Yapacak birşeyim yok, ceketimde kesik var diye ceket alacak değilim ya, her gün Uhu ile yapıştırıyorum kesik yeri, öyle giriyorum derslere... şaka olsun diye... Uğur'la Volkan önümdeki sırada oturuyorlar. Sınıfın en uzunu olduğumdan en arka sıradayım her zaman. Din dersleri seçmeli o zamanlar. Uğur mecburen giriyor din dersine . Ben, Volkan, Dilek, Birol ve birkaç kişi daha bahçedeyiz genelde. Uğur bu yazı hastanede geçirmiş olmalı. Orta-2'ye başlamadan daha şeker hastalığı

Aydın Güven Gürkan Vakfı Kurulsun, Logosu da Bu Olsun

Resim
Aydın Güven Gürkan aramızdan ayrılalı 22 Ocak'ta 3 yıl olacak. Ben eski yazılarına, konuşmalarına ulaşmaya çalışıyorum bir süredir, nafile... Aydın bey'in siyaset bilimi bölümlerinde ders olarak okutulacak derinlikte kurultay konuşmaları vardı. Hele en son Deniz Baykal'ın seçildiği bir kurultayda konuşma yapmıştı, hala tüylerim diken diken olur. 4500 kişilik Atatürk Spor Salonu'nda 6000 kişi var. Salona Baykal hakim. Aydın bey kürsüye çıktı, çıt yok salonda... Evet çıt yok, ölüm sessizliği ancak böyle olur, gerçekten nefesler tutulmuş, Aydın bey ne söyleyecek diye bekliyor herkes. Bir konuşma bu kadar iyi örülür, bu kadar ustaca, bu kadar filozofça bir içerik, müthiş bir entellektüel derinlik olur, hala unutamıyorum. ... Şimdi bunların metnini bulmaya çalışıyorum, olmuyor. Buna canım sıkıldı. Acilen Aydın Güven GürkanVakfı kurulsun. Adam gibi, yazılarını, konuşmalarını, canlı tarih çalışması ile unutulmaz yakın tarih anılarını toplasın, yayınlasın. Aha da logos

Çankaya'nın Taşına Bak, Üstümün Çamuruna Bak.

Kış geldi, Çankaya'da oturanlar için kaldırımda yürümek gene mayınlı tarlada yürümeye benzemeye başladı. 11 yıldır Çankaya'da oturuyorum. 4 farklı başkan gördüm ama kışın kaldırım taşlarının yerinden oynamasından dolayı altına su dolup insanların üstünün başının çamura batması olayı hiç değişmedi. Bu gerçi sadece Çankaya belediyesinde olmuyor, Büyükşehir'in yetki alanına giren kaldırımlarda da oluyor. Ama Büyükşehir'i zaten 15 yıldır Gökçek yönettiği için ben umudu çoktan kestim oradan. Beni Çankaya ilgilendiriyor. CHP'nin bu konjoktürde (Kaç yıldır iktidar olamamış, belediyelerde durumu iyi değil, Ankara'yı ve İstanbul'u son 3 seçimde kaybetmiş, Ankara'da elinde çok fazla belediye yok, herkesin gözü Çankaya'da) Çankaya'yı bu kadar sallamasına anlam veremiyorum. Çankaya gündüz nüfusu neredeyse 2 milyonu bulan bir ilçe. Ankara'nın hatta ülkenin kalbi Çankaya'da atıyor. Ama belediye ben kendimi bildim bileli hep umursamaz, iş yapmaz bir gör

Yeni Sol Partiler

"Solda yeni parti geliyor". Son yıllarda Türkiye'de en çok duyulan cümlelerden birisidir bu. Sürekli olarak CHP'nin sol bir parti olmadığından gerçek sosyal-demokrat bir partiye ülkenin ihtiyacı olduğundan bahsedilir. İşin ilginci, bu cümleyi soldaki insanlar kadar sağ görüşlü insanlarda kullanır. Hep bir hasretten bahsedilir. Fakat bu kadar hasret içinde vuslata ermek şimdiye kadar mümkün olmamıştır. Şuanda iki tane yukarıda bahsettiğim, ülkece özlenen ve beklenen! partiyi kuracağını açıklayan oluşum var. Bir tanesi Mustafa Sarıgül'ün başlattığı hareket ki içinde (eski) CHP'lilerden Tarhan Erdem, Hikmet Çetin gibi ağır topların olduğundan bahsediliyor. İkinci ise SHP, Fuat Keyman, Ufuk Uras, 10 Aralık Hareketi ve son açıklamalardan anladığımız kadarıyla Alevilerinde içinde olduğu bir oluşum. İkiside (doğal olarak) iddialı geliyor ve söylemlerinde sadece CHP tabanına değil çok daha geniş bir kitleye hitap ettiklerini belirtiyor. Açıkcası ikisininde başarılı ol

TRT - YÖK ve Çarpıtma

Yaklaşık 1 ay önce kanallar arası geçiş yaparken TRT'de haberlere rastladım ve izlemeye başladım. Ekranda "Üniversite öğrencilerine kolaylık" yazmışlar, haberi veriyorlardı. YÖK'ün üniversitelerle ilgili yeni bir değişikliğe gideceğini, böylece öğrencilerin hayatının daha da kolaylaşacağını söylüyordu. Acaba nasıl kolaylıklar düşünüyorlar derken, başladılar yeni kolaylıkları vermeye: İkinci öğretim öğrencileri derslerinde başarılı olurlarsa birinci öğretim harcı verebilecek, odü-boğaziçi gibi yabancı dille eğitim yapan üniversitelerin hazırlık sınıfında başarısız olan öğrenciler, başka üniversitelerin aynı bölümlerine geçebilecek. Bi an şaşırdım çünkü bu konular zaten yıllardır üniversitelerde uygulanan prosedürlerdi. Acaba yanlış mı yapıyorlar haberi diye düşünürken bir iki değişiklikten daha bahsetti TRT, YÖK üniversitelerin bütçelerinden belirli bir bölüme el koyup kendisi bir araştırma fonu oluşturacak ve kendi uygun gördüğü projeleri destekleyecek ve yandal ve an

Mümtaz Er Türköne'den Muhteşem Açıklama

Bu ülke hiç bir şeyden çekmedi şu kendine liberal diyenlerden çektiği kadar. Geçen gün televizyonda şanlı liberal Mümtaz Er Türköne'ye rastladım. Dersim isyanı ile ilgili konuşuyordu ve dedi ki, oradaki isyanın asıl nedeni jandarmanın bir kürt kadınına tecavüz etmesidir. Şimdi bu lafın üzerine ne denir ki, Cumhuriyet tarihinin en büyük isyanlarından birinin sebebi buymuş, yoksa oraların tarih boyunca görece özerk olmasının, cumhuriyet kurulunca bu yapılarını kaybetmek istemeyen, vergi vermek istemeyen aşiretlerin huzursuzluk çıkarmasının hiç bir etkisi yokmuş. Allah akıl fikir versin demekten başka diyecek bir şey yok. Bu kadar büyük bir isyanı bu şekilde açıklamaya mahalle kahvesinde bile rastlanmaz. Ama insan profesör olunca rahatlıkla bunu söyleyebiliyor. Zaten amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğu için amaca giden yolda her şey mübah bu arkadaşlara. Makyavel görseydi bu günleri bu kadarını ben bile düşünemezdim derdi herhalde.