Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi 1981


Yıl 1981, 12 Eylül darbesi yapılalı yaklaşık 1 yıl oluyor. Sanıyorum sonbahar mevsimi, liseler yeni açılmış. Herkes yeni takım elbiseler, gömlekler, kravatlarla yeni döneme hazırlanmış. Kadife pantalonum her gün giyilmekten dizleri yer yapmış. Kaşe ceketim tüylenmiş ve solmuş. Evde yarım ekmek içine zeytin konarak hazırlanmış öğle yemeğini (çantada eziliyor diye) ceketimin cebine sığdırmaya çalışmaktan cebim epeyce bollaşmış. Harun şaka olsun diye elişi dersinde maket bıçağıyla ceketimin arkasını kesiyor. Yapacak birşeyim yok, ceketimde kesik var diye ceket alacak değilim ya, her gün Uhu ile yapıştırıyorum kesik yeri, öyle giriyorum derslere... şaka olsun diye...
Uğur'la Volkan önümdeki sırada oturuyorlar. Sınıfın en uzunu olduğumdan en arka sıradayım her zaman. Din dersleri seçmeli o zamanlar. Uğur mecburen giriyor din dersine . Ben, Volkan, Dilek, Birol ve birkaç kişi daha bahçedeyiz genelde.
Uğur bu yazı hastanede geçirmiş olmalı. Orta-2'ye başlamadan daha şeker hastalığına yakalanmış. Sonunda her gün insülin iğnesi olması ve iyi beslenmesi şartıyla salıvermişler okula... Önce iğne yapmayı öğreniyor, çok geçmeden de dans etmeyi...
Liseye geldiğinde dans yarışmasında Cumhuriyet Lisesini temsil ediyor. Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu doluyor o gün, annem bile geliyor Uğur'u izlemeye.
Az daha unutuyordum. Kaşarlı tostları çok güzel oluyor okul kantininin, her zaman yiyemiyorum. Ayda yılda bir... Çoğunu Uğur ısmarlıyor. O haftalık harçlık alıyor, ben sadece yol parası.
Öğlenciyiz okulda, tam gün okul yok. Volkan evde yalnız oluyor, sabahları ona uğruyorum önce. Belki ders bile çalışıyoruz haylazlıktan vakit kalırsa. Sonra Uğur'u alıp gidiyoruz okula.
Okulun basketbol takımındayım, voleybol ve hentbol aynı zamanda. Ama ayakkabı bulabilirsem gidiyorum idmanlara. İthal markalar yok o zamanlar. Benim paramda ancak Mekap'a yetiyor. O yıl amcam bir Converse buluyor arkadaşından. Biraz kullanılmış, 44 numara, boğazlı ve beyaz. Ben coşuyorum tabii, ayaklarım 41 numara ama olsun, Converse için canım feda...
Basketbol merakım yıllarca sürüyor, üniversiteye kadar. Pazar günleri idman var. Akşam altıdan sekize kadar.
Her pazar idman çıkışı Uğur'a uğruyorum, eve... O odtü'de şehir planlama okuyor ve genelde küsler babasıyla. Uğur'da walkman var, saçları da biraz uzunca. Ben gelince tost yapıp ve çay içiyoruz çoğunlukla. Ama hep Dire Straits dinliyoruz, daha kulağımda hala...
23.15'de son Ümitköy otobüsü kalkıyor, yakalamalıyım onu, yoksa kalırım daha, çay oldukça...

Yorumlar

ubg dedi ki…
Amanın ne fotodur o öyle.
fuly dedi ki…
uğur seni çok özledik...
sebnem dedi ki…
degisen hic bi sey yok, durus bile ayni: pessss...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şarap Likörü ve Bozcaada

KAPİTALİZM NE KAHVE İSTER NE KAHVEHANE, KAPİTALİZM HERŞEYİ İSTER STARBUCKS BAHANE!

Tali'nin Hikayesi