KAPİTALİZM NE KAHVE İSTER NE KAHVEHANE, KAPİTALİZM HERŞEYİ İSTER STARBUCKS BAHANE!
Boğaziçi Üniversitesi’nde 6 Aralık 2011’de başlayan
ve 80 gün süren “Starbucks İşgali” 25 Şubat 2012’de sona erdi. Bu, aslında pek
çok açıdan incelenmeye değer bir eylem. Kültür emperyalizminden çok dertli
olduğum için işgal haberi, görür görmez ilgimi çekti. Haberin bende yarattığı
ilk etki gayet kişisel. Her yanımızı sarmış olan kültür emperyalizminin vardığı
boyutu gözler önüne sermesi ve eylemin ortaya konuluşu açısından incelemeye
değer.
Kahve denilince aklına Kurukahveci Mehmet Efendi ve
Mahdumları gelen bir neslin üyesi olarak, bundan sonraki nesillerin kahve
denince aklına ilk gelenin Starbucks olacak olması çok rahatsız edici geliyor
bana. “Devlet” üniversitelerinde her tür sosyoekonomik çevreden gelerek eğitim
almaya çalışan öğrenciler vardır. Bu öğrenciler, türkçesini “kantin” adıyla
bildiğimiz mekânda, kazanda demlenen çaylar eşliğinde tostla ya da metal
tabldotlara alınan yemekhane yemekleriyle karınlarını doyurur. Olanın olmayana
çay, kahve, yemek ısmarlamasının doğal sayıldığı bir dayanışma ortamıdır
üniversite hayatı. Ders aralarında titreye titreye plastik ya da kağıt bardakta
az ya da çok demli olarak tüketilen, kazan musluğundan doldurulmuş o “uyduruk”
çayın tadı “kalite” açısından Starbucks kahveleriyle kıyas kabul etmese de
öğrencilik hayatında manevi değeri çok fazladır. Uğruna “tamam ben
ısmarlıyorum” diyerek arkadaşının elindeki 50 kuruşu almamak için yarım saat
kavga edilen o çayın anlamı bambaşkadır…
Üniversite kantininde paylaşılan şeyler daha çok
manevi tatmine işaret eder. Sağcı solcu kamplaşmalarının olduğu kantin
köşelerinde herkesin yeri bellidir. Kim ne cenahtaysa oraya oturur ya da kantin
sayısı birden çoksa kim kendini nereye ait hissediyorsa zamanını orada geçirir.
Kantinde aşklar da konuşulur, siyaset de, dersler de dertler de... Üniversite,
kişinin ailesiyle olan ekonomik bağlarının yavaş yavaş kopmaya başladığı bir
dönemdir de. Üniversiteye servisle gidilmez, beslenme çantası götürülmez.
Harçlığını nereye harcayacağın senin tasarrufundadır. Sigara mı alacaksın,
fotokopi mi çektireceksin, yoksa ders çıkışı bara gidip bira mı içeceksin o
senin bileceğin iştir. Eğer paran biterse ailenden istemeyi gurur meselesi
yaparsın. O nedenle de idareli davranırsın. Senin cebinde çok arkadaşının
cebinde yoksa ya paylaşırsın ya da arkadaşın rencide olmasın diye sen de yokmuş
gibi davranırsın.
Halbuki Starbucks denince akla gelen, standardize ve
sterilize edilmiş tasarımlarıyla aynılığı empoze eden, kesintisiz wireless
hizmetiyle insanların kendi yalnızlıkları içinde, kimsenin kendilerine “bulaşmamasını”
sağladığı, kulaklarında kulaklık, bilgisayar ekranlarına gömülerek Machiato ya
da Lattelerini yudumladığı sessiz sözsüz paylaşımsız mekanlar... Biz kahveyi
“gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” diye
bilirken yeni nesil bu sloganı “gönül ne
kahve ister ne kahvehane gönül asosyal olmak ister Starbucks bahane” olarak mı
belleyecek? Hak aramak denince akıllarına sadece Tüketici Hakları Mahkemesi mi
gelecek?
Starbucks işgalcilerinin yola çıkış nedeni
üniversitede ucuz ve sağlıklı beslenme talebiydi. Bu talepler yemekhane
fiyatlarının düşürülmesi ve yemekhanede nitelikli yemek çıkarılması;
Starbucks’ın işgal ettiği mekandan çıkması ve yerine işbirliğiyle yürütülen bir
kooperatif kantin açılması; eskiden Çarşı-Kantin olarak bilinen alanın Öğrenci
merkezine dönüşmesiydi. Talepler kamusal alanı vurgulamak ve devlet eliyle
verilen bu eğitim “hizmeti”nin ticarileşmesine karşı çıkma yönündeydi.
“İşgalcilerin” “karşı işgal” adını verdikleri bu
eylem, fikir ve gerçekleştirilme süreci olarak büyük bir başarı elde etti.
Öğrenciler hem okul yönetiminin hem de kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı.
İşgal süresince çok renkli ve yaratıcı eylemlere sahne oldu Boğaziçi Starbucks.
Öğrenciler işgal boyunca sosyal medyayı da çok iyi kullandı. Öncelikle
http://starbuckssenligi.blogspot.com/ adresinde bir blog açıldı. Eylemler an be an buradan duyuruldu. Günlük şenlik programı yayımlandı. Bir şenlik gazetesi çıkarıldı. Öğrenciler Starbucks’ta menemen yapıp herkese dağıttı, tarhana çorbası ve çay ikram etti. Orada yatıldı orada kalkıldı. Film gösterimleri, söyleşiler, dinletiler... Hatta işgale destek veren “hocaların” dersleri bile bu mekanda gerçekleştirildi. İmece usulü her gün 4-5 çeşit yemek çıkarıldı. Zaten işgalin ismini de “Şenlik” olarak vurgulamışlardı; gerçekten de çok şenlikli 80 güne imza attılar.
http://starbuckssenligi.blogspot.com/ adresinde bir blog açıldı. Eylemler an be an buradan duyuruldu. Günlük şenlik programı yayımlandı. Bir şenlik gazetesi çıkarıldı. Öğrenciler Starbucks’ta menemen yapıp herkese dağıttı, tarhana çorbası ve çay ikram etti. Orada yatıldı orada kalkıldı. Film gösterimleri, söyleşiler, dinletiler... Hatta işgale destek veren “hocaların” dersleri bile bu mekanda gerçekleştirildi. İmece usulü her gün 4-5 çeşit yemek çıkarıldı. Zaten işgalin ismini de “Şenlik” olarak vurgulamışlardı; gerçekten de çok şenlikli 80 güne imza attılar.
Bu eylem aslında “Occupy Wall Street” (Wall Street’i
İşgal Et) eylemlerinin bir uzantısı olarak da görülebilir.
Wall Street’i İşgal Et eylemleri 17 Eylül 2011’de
önce Zuccoti Park’ta, insan haklarını savunmayı ve yaşam kalitesinin
artırılmasını amaçlayan, belirli bir siyasi görüş, milli ya da dini görüş
bağlantısı olmadan haksızlıklara karşı gelmeyi hedefleyen bir hareket olarak
ortaya çıktı. Nüfusun %99’unu temsil ettiklerini, evlerinden atılıp,
geçinemediklerini, doğru düzgün sağlık hizmeti alamadıklarını, çevresel
kirlenmeden zehirlendiklerini, çoğunluğunun iş bulamadığını, bulanlarınsa uzun
çalışma saatleri boyunca sosyal haklardan mahrum çalıştıklarını iddia eden bir
gurup olarak ortaya çıktılar.
2 hafta sonra sosyal medya ve sivil örgütlerin,
ayrıca bağımsız medyanın da yardımıyla gitgide güçlenip çoğaldılar. Brooklyn
Köprüsü’nde toplanıp yürüyüşe geçtiklerinde 5.000 kişiye ulaşmışlardı. Bundan 3
gün sonra da 15.000 kişiye ulaşarak Manhattan Foley Meydanı’ndan Zucotti Park’a
yürüdüler.
Bu eylemler daha sonra başka eyaletlere de yayıldı.
15 Ekim 2011’de binlerce protestocu Times Meydanı’na yürüdü. Bu sefer tüm
dünyada yankı buldu işgal eylemleri. Büyük Yürüyüş adı verilen bu yürüyüş tarihe
“Dünya Devrim Günü” olarak damgasını vurdu. 82 ülkede 1000’den fazla şehirde 8
milyondan fazla kişi aynı gün yürüdü. Ana sloganları: Biz %99’uz, bu sisteme
karşıyız, kurumsal iktidara karşıyız” idi.
Parkın işgalinin ikinci ayında artık parkta bir kütüphane,
sağlık merkezi, avukatlık bürosu ve bilgilendirme merkezleri kurulmuştu. 15
Kasım’da park polis zoruyla boşaltıldı. 17 Kasım’da borsa binasının önünü
kapatmak isterlerken polis tarafından engellendiler. Çok sayıda kişi gözaltına
alındı. Bu olay akşam saatlerine doğru 32.500 New York’lu protestocuyu biraraya
getirdi.
20 Kasım’da Belediye Başkanının evinin önü 24
saatliğine işgale gidildi; ancak belediye başkanının sokağı trafiğe kapatılarak
eylem engellendi. 24 Kasım Şükran Günü’nde artık ismi “Hürriyet Meydanı” olarak
değişmiş olan Zucotti Park’ta “Tüm dünyada onca evsiz barksızlık, fakirlik,
ekonomik eşitsizlik, banka hacizleri devam ederken, teşekkür edecek pek de az
şey kalmışken, biz bugün ‘dayanışmaya teşekkür’ için buradayız” diyerek biraraya
geldiler ve 4 bin kişiye yemek dağıttılar.
Occupy Wall Street eylemiyle ilgili de söylenecek pek
çok şey, aktarılacak pek çok detay var Starbucks işgaliyle ilgili de. Ancak her
iki eylemde de dikkat çeken ve alkışlanması, takdir edilmesi gereken şey: “Efendilik!”
ve “Kendine özgülük”tü. Eylemin zincirleme tamlamasının: “taşlı sopalı” değil
de “sazlı sözlü” eylem olarak değişebileceğini idrak ettirdi. Bu eylemler bana
umut verdi. O kadar da sinik, asosyal, hak aramayı bilmeyen bir topluluğa
dönüşmediğimizi, dönüşmemek için hala direnebileceğimizi gösterdi. Birlikte
üreterek, kardeşçe dayanışmanın ne olduğunun bilincine vararak güzel günlerin
talep edilebileceğini fark ettirdi. Dayanışmaya teşekkür ederiz!
Starbucks eyleminin sonucunda ne mi oldu? Öğrencilerin
taleplerini dinleyen Rektör Kadri Özçaldıran, 5 Ocak’ta Üniversite Yönetim
Kurulu’nu olağanüstü topladı ve bu talepleri tartışarak aşağıdaki metni
yayınladı:
ÜYK, 5 Ocak 2012 günü olağanüstü toplanarak Starbucks
eylemi bağlamında öğrenciler tarafından öne sürülen görüşleri tartışmış ve
aşağıdaki kararları almıştır.
1. Öğrencilerin ÖTK olarak yönetime katılmakta
gösterdikleri isteksizliği giderici yönde tedbirler düşünülmeli ve bu konuda
öğrencilerden gelecek işlerlikli her model incelenmeli, gerekirse öğrencilerle
birlikte bir çalıştay düzenlenmelidir.
2. Kampüs yaşamını ilgilendiren komisyonlarda
öğrencilerin üye ve/veya gözlemci olarak bulunmaları her açıdan yararlı
olacaktır. Özellikle, kantinlerin denetimindeki yapısal zorlukların ışığında,
bu konuda öğrencilerin etkin katılımı sağlanmalı ve gereken geri besleme
zamanında alınmalıdır.
3. Öğrencilerin kafeteryada yedikleri yemeğin
fiyatının belirlenmesinde kullanılan “bütçe olanakları içinde azami destek”
politikasının sürdürülmesi yerindedir. Akbil basmakta uygulanan kurallar Genel
Sekreterlik tarafından, serviste aksamalara ve gecikmelere sebep olmama kısıtı
altında, yeniden gözden geçirilebilir.
4.Yönetim tarafından gündeme getirilen ve ÖTK, KAK,
ve tüm kulüplerin temsilcilerinden oluşan toplantılarda tartışılan iki öğrenci
merkezi projesi kabul görmemiştir. Hamlin Hall restorasyonu ile kulüp
odalarında yapılan iyileştirmelerden sonra, üniversitenin yer sıkıntısı da göz
önüne alındığında, şu an için güney kampüsün herhangi bir bölgesinin öğrenci
merkezi olarak tanımlanma imkanı yoktur.
5. Öğrencilerin, gerek kendi gereksinimlerini
gidermeye yönelik olarak, gerekse salt bir deneyim olarak, tüm BÜ öğrencilerine
açık bir kooperatif kurmaları halinde, kendilerine uygun bir yer tahsis
edilebilir (bu tahsis kanunen kiralama şeklinde olmak zorundadır).
6. ÜYK Starbucks’ın kendiliğinden kapanmasına karşı
değildir ve rektörün buna yönelik olası çabalarını destekler. Ne var ki,
kurumun tarafı olduğu hukuki kontratlara sadık olmak zorunluluğu uyarınca, ÜYK
bugün için bu konuda Üniversite’nin yapacağı birşey olduğu kanısında değildir.
Peki siz kapitalizminizi nasıl alırdınız? Sade? Orta?
Az şekerli? Şekerli?
Yorumlar