Dördüncü Sınıf

Sözkonusu dördüncü sınıf (Il quarto stato) bir tablonun ismi aslında. 1902 yılında İtalyan ressam Pellizza’nın sosyal ve siyasi içerikli tablosunun ismi. 1920’de kamuya sunulmuş fakat sergilenmesi faşistler tarafından yasaklanmış. 1960 ve 1970’lerde yeniden dikkat ve beğeni çekmiş eser köylülerin ve işçilerin şiddetsiz direnişini temsil etmesi nedeniyle zamanla sınıf mücadelesini temsil eden simgelerden biri haline gelmiş.

Dördüncü sınıf, asiller, kilise ve burjuvazi sınıfından ayrı olarak işçi ve köylüleri tanımlamaktadır. Pellizza eserinde hem kitlelerin dayanışmasına hem de bireysel insaniliklerine değinmiş ve tablo tarihsel işçi sınıfı hareketini en iyi yansıtan eser olarak kabul görmüştür.
Bu özellikleri nedeniyle Sosyalist Enternasyonal’in gençlik örgütü olan IUSY (Uluslararası Sosyalist Gençlik Birliği) 2004 yılında tablonun aynısını kendi örgütünden gençlerle birlikte yeniden canlandırdı.

Tablodaki figürler yerine bu defa her biri kendi siyasi gerekçeleri nedeniyle IUSY tarafından sahiplenilmiş gruplar simgeleştirildi.

Bu defa sınıf mücadelesi yerini ayrımcılığa uğramış gruplara bırakmış görünüyordu. Pek çok yerde ayrımcılığa uğrayan Afro Amerikanlar, eşcinseller, kadınlar, göçmenler, farklı etnik gruplar IUSY’nin ayrımcılıkla mücadele için sahiplendiği gruplar olarak tabloda yer aldı.

Bunlara artık yoksullar, işsizler, AIDS’liler, sol gruplar, anarşistler, engelliler, tanrıtanımazlar, farklı din ve mezhep grupları da ekleniyor. IUSY artık siyasi mücadelesinin önemli bir bölümünü ayrımcılıkla mücadele üzerine kurmuş durumda.

Bu siyasi yönelim orada da bir “eksen kayması” tartışmalarına yol açtı. Konu örgütün içindeki farklı gruplarca tartışıldı. Sonunda ayrımcılıkla mücadele çizgisinde bir siyasi tavır benimsendi.

HERKES EŞİT, HERKES ÖZGÜR

Türkiye’ye bakarsak, CHP’den “Yeni CHP”ye geçişte kendisine yeni bir siyaset alanı yaratmaya çalışan Kılıçdaroğlu bir taraftan genel seçimler için slogan arayışına başladı.

Belki de Kılıçdaroğlu’nun yapacağı şey; elektriksiz köyde çamaşır makinası dağıtılan köylüleri, dört torba kömüre muhtaç kalan yoksulları, üniversite mezunu işsizleri, adam yerine konulmayan engellileri, gayrı müslümleri, çalıştay çalıştay dolaştırılıp kandırılan alevileri, şiddet gören kadınları, üniversitede yumurtadan sebeplerle şiddete uğrayan öğrencileri, yerinden yurdundan edilip göçe zorlananları, Cumartesi annelerini, solcuları hatta Kürtleri arkasına alıp “herkes eşit, herkes özgür” sloganıyla bilcümle mağdurun önüne düşmektir.

Bunu yaparken kimsenin gündelik hayat mağduriyetini bir yokluk yarasına dönüştürmeden dertlere gerçekten deva, yaralara gerçekten merhem olmalıdır. Dördüncü sınıf o zaman bizim de tablomuz olabilir.
BirGün Gazetesi / 09.01.2011

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şarap Likörü ve Bozcaada

ÖZAL'IN MEZARI NEDEN AÇILDI (YA DA ENİŞTEM BENİ NİYE ÖPTÜ?)

Tali'nin Hikayesi