Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ankara Ankara Güzel Ankara

Resim
Alttaki linke tıklarsanız Ankara'da yeni yılda ulaşıma yapılacak zammın detaylarını bulabilirsiniz, Gökçek'i bilenler için sürpriz olmayan ama can sıkan bir haber. Benim anlamadığım haberin son satırında "yolcu başına ortalama 58 kuruş zarar" edildiğinden bahsediliyor. Bu nasıl oluyor? Benim görebildiğim kadarıyla otobüslerin zarar etmesinin imkanı yok. Çünkü şoförlerin maaşı, otobüslerin benzini ve bakımı dışında bir maliyet yok gibi görünüyor ve çoğunlukla otobüsler kapasite fazlası ile çalışıyor. Tabi sonuçta dışarıdan maliyetler hakkında kesin bilgiye ulaşmak mümkün değil ama şöyle bir Aristo mantığı kuruyorum: Belediye otobüsleri dışında bir de özel halk otobüsleri var ve gene bildiğim kadarıyla bunlar sağlam kar ediyor yoksa bir hat ortalama 400-500 bin lira hatta 1 milyon lira olmaz. Eğer halk otobüslerinin kar edip belediye otobüslerinin zarar ettiği bir durum varsa bunun sorumlusu doğrudan belediyedir bana göre. Bu işi becerememektedir demektir bu. Yok bu yap

İyi Yıllar

Resim

Bastığın Yeri Yaya Geçidi Diyerek Geçme, Tanı!

Resim
Portekiz’de trafik kazalarında ölen yayalara dikkat çekmek için yapılmış bir kampanya. Trafik kazalarında ölenleri anmak, konuya politikacıların ve halkın dikkatini çekmek için, ana arterlerde bulunan yaya geçit çizgilerinin üzerine ölen kurbanların isimleri yazılmış.

Yarık Yollar Diyarı: Ankara

Sanırım blogların amaçlarından biri de içinde kalanları doyasıya dökmek. İşte tam da bu sebepten kaleme alınmış bir yazı bu: Dün sabah saat 8:50-9:00 saatlerinde yolum necatibey caddesinden geçme gafletine düştü. Adamlar (ki kendilerini Melih’in suvarileri veya belediye olarak da adlandırabiliriz) yolu dikine kazmışlar. Aslında bu kazma/delme yontemine ankaralılar son 3 aydır pek de yabancı değil. Birçoğumuz mahallesindeki caddelerde, sokaklarda kaldırımdan 50 santim uzaklıkta bir çukurla karşılaşmışızdır. O çukurların aynısı fakat bu sefer yolu dikine kesmisler, vücuduna neşter vurulmuş insan bedeni gibi kan ağlıyor yol. Çukura girip tekrar yolunuza devam edebilmeniz için neredeyse durmanız lazım. Yaklaşık bir saatimi başkasının tabağından yeme heveslisi şerit canavarlarıyla çukurun içinde savaşarak harcadım. Belediyemiz sanırım şu zihniyetle hareket ediyor: şerit canavarları (trafik canavarın bir üst modeli olan bu yaratıklar yolu sadece kendilerine ait bir lebensraum sanarlar) nasıl

Avatar

Resim
"Yüzyılın filmi" olduğu iddia edilen sinema tarihinin en yüksek bütçeli filmi "Avatar" ı hafta sonunda izledim. Sonda söylenmesi gerekeni başta söyleyeyim filmi çok ama çok abartmışlar. Ben beğenmedim ve boşa geçen 3 saatime yandım. (Ha o üç saatte çok mu faydalı aktiviteler yapacaktım, o başka konu ya, neyse). Yiğidi öldür hakkını ver derler o yüzden başta belirtmek lazım, film tam bir görsel şölen. Adam yani yönetmen (James Cameron ki aynı zamanda Titanic'in de yönetmeni) inanılmaz bir dünya kurmuş. Hayalgücü olağanüstü, kafasındaki bu dünyayı bizlere gösterebilmek içinde paranın canına okumuş. En iyi görsel efekt dalında Oskar'ı kesin alır. Hatta en iyi kostüm ve en iyi makyaj ödülüde alır, ama işte o kadar. Görsellik kısmını çıkarın geriye elinizde 8. sınıf bir Hollywood filmi kalıyor. Senaryo o kadar klişe, o kadar sıradan ki, hiç bir yerde en ufak sürprizle bile karşılaşmıyorsunuz. Çoğu Hollywood filminde görülen stereotype'lar (kelimenin türkçe

Homeros'dan Odysseia, Fulya Koçak Çevirisiyle Raflarda

Resim

Gürsel Tekin ve Hayal Kırıklığı

Resim
Dün televizyon kanalları arasında dolaşırken SKY Türk'te Enver Aysever'in programında CHP İstanbul il başkanı Gürsel Tekin'e rastladım. Bilmeyenler için burada bir parantez açmak istiyorum, Gürsel Tekin şu an da CHP içinde Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yükselen yıldız. Özellikle medya da çokça yer buluyor ve CHP'nin bazılarına göre halka açılma (o ne demekse) projesinin mimarı olarak görülüyor. Kısaca, Deniz Baykal'dan sıtkı sıyrılanlar ama CHP'den umudunu kes(e)meyenler için bir anlamda yürek ferahlatıcı kişi olarak bakılıyor. İzlemeye başladım ve kelimenin tam anlamıyla sükut-u hayale uğradım. Çünkü konuşmaları tam anlamıyla 30 yıldır duyduğumuz klasik siyasetçi tarzı. Deniz Baykal'ın ne kadar demokrat olduğunu, CHP'nin şu an en demokrat parti olduğunu, karşıt fikirlerin çok rahat parti içinde ifade edilebildiğini gerçekten bunlara inanıyor gibi anlatıyor. Kimse tabi ki ondan genel başkanı hakkında olumsuz söz söylemesini beklemiyor ama kantarında

Başarı Nedir?

"Başarı sabahları erken kalkıp, akşamları geç yatıp ve aradaki sürede istediğini yapmaktır" demiş Bob Dylan. Ne de güzel demiş. Bu açıdan bakıldığı zaman kendimi ve çevremdeki insanların ne kadar başarısız olduğunu görmek mümkün. Ama onun dediği gibi de başarılı olmak günümüz dünyasında mümkün mü, onu da bilmiyorum. Benim bildiğim bu şekilde istediği!!! hayatı yaşayan hiç kimse yok. Bu anlamda "başarılı" örnekler biliyorsanız, paylaşırsanız sevinirim.

Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi 1981

Resim
Yıl 1981, 12 Eylül darbesi yapılalı yaklaşık 1 yıl oluyor. Sanıyorum sonbahar mevsimi, liseler yeni açılmış. Herkes yeni takım elbiseler, gömlekler, kravatlarla yeni döneme hazırlanmış. Kadife pantalonum her gün giyilmekten dizleri yer yapmış. Kaşe ceketim tüylenmiş ve solmuş. Evde yarım ekmek içine zeytin konarak hazırlanmış öğle yemeğini (çantada eziliyor diye) ceketimin cebine sığdırmaya çalışmaktan cebim epeyce bollaşmış. Harun şaka olsun diye elişi dersinde maket bıçağıyla ceketimin arkasını kesiyor. Yapacak birşeyim yok, ceketimde kesik var diye ceket alacak değilim ya, her gün Uhu ile yapıştırıyorum kesik yeri, öyle giriyorum derslere... şaka olsun diye... Uğur'la Volkan önümdeki sırada oturuyorlar. Sınıfın en uzunu olduğumdan en arka sıradayım her zaman. Din dersleri seçmeli o zamanlar. Uğur mecburen giriyor din dersine . Ben, Volkan, Dilek, Birol ve birkaç kişi daha bahçedeyiz genelde. Uğur bu yazı hastanede geçirmiş olmalı. Orta-2'ye başlamadan daha şeker hastalığı

Aydın Güven Gürkan Vakfı Kurulsun, Logosu da Bu Olsun

Resim
Aydın Güven Gürkan aramızdan ayrılalı 22 Ocak'ta 3 yıl olacak. Ben eski yazılarına, konuşmalarına ulaşmaya çalışıyorum bir süredir, nafile... Aydın bey'in siyaset bilimi bölümlerinde ders olarak okutulacak derinlikte kurultay konuşmaları vardı. Hele en son Deniz Baykal'ın seçildiği bir kurultayda konuşma yapmıştı, hala tüylerim diken diken olur. 4500 kişilik Atatürk Spor Salonu'nda 6000 kişi var. Salona Baykal hakim. Aydın bey kürsüye çıktı, çıt yok salonda... Evet çıt yok, ölüm sessizliği ancak böyle olur, gerçekten nefesler tutulmuş, Aydın bey ne söyleyecek diye bekliyor herkes. Bir konuşma bu kadar iyi örülür, bu kadar ustaca, bu kadar filozofça bir içerik, müthiş bir entellektüel derinlik olur, hala unutamıyorum. ... Şimdi bunların metnini bulmaya çalışıyorum, olmuyor. Buna canım sıkıldı. Acilen Aydın Güven GürkanVakfı kurulsun. Adam gibi, yazılarını, konuşmalarını, canlı tarih çalışması ile unutulmaz yakın tarih anılarını toplasın, yayınlasın. Aha da logos

Çankaya'nın Taşına Bak, Üstümün Çamuruna Bak.

Kış geldi, Çankaya'da oturanlar için kaldırımda yürümek gene mayınlı tarlada yürümeye benzemeye başladı. 11 yıldır Çankaya'da oturuyorum. 4 farklı başkan gördüm ama kışın kaldırım taşlarının yerinden oynamasından dolayı altına su dolup insanların üstünün başının çamura batması olayı hiç değişmedi. Bu gerçi sadece Çankaya belediyesinde olmuyor, Büyükşehir'in yetki alanına giren kaldırımlarda da oluyor. Ama Büyükşehir'i zaten 15 yıldır Gökçek yönettiği için ben umudu çoktan kestim oradan. Beni Çankaya ilgilendiriyor. CHP'nin bu konjoktürde (Kaç yıldır iktidar olamamış, belediyelerde durumu iyi değil, Ankara'yı ve İstanbul'u son 3 seçimde kaybetmiş, Ankara'da elinde çok fazla belediye yok, herkesin gözü Çankaya'da) Çankaya'yı bu kadar sallamasına anlam veremiyorum. Çankaya gündüz nüfusu neredeyse 2 milyonu bulan bir ilçe. Ankara'nın hatta ülkenin kalbi Çankaya'da atıyor. Ama belediye ben kendimi bildim bileli hep umursamaz, iş yapmaz bir gör

Yeni Sol Partiler

"Solda yeni parti geliyor". Son yıllarda Türkiye'de en çok duyulan cümlelerden birisidir bu. Sürekli olarak CHP'nin sol bir parti olmadığından gerçek sosyal-demokrat bir partiye ülkenin ihtiyacı olduğundan bahsedilir. İşin ilginci, bu cümleyi soldaki insanlar kadar sağ görüşlü insanlarda kullanır. Hep bir hasretten bahsedilir. Fakat bu kadar hasret içinde vuslata ermek şimdiye kadar mümkün olmamıştır. Şuanda iki tane yukarıda bahsettiğim, ülkece özlenen ve beklenen! partiyi kuracağını açıklayan oluşum var. Bir tanesi Mustafa Sarıgül'ün başlattığı hareket ki içinde (eski) CHP'lilerden Tarhan Erdem, Hikmet Çetin gibi ağır topların olduğundan bahsediliyor. İkinci ise SHP, Fuat Keyman, Ufuk Uras, 10 Aralık Hareketi ve son açıklamalardan anladığımız kadarıyla Alevilerinde içinde olduğu bir oluşum. İkiside (doğal olarak) iddialı geliyor ve söylemlerinde sadece CHP tabanına değil çok daha geniş bir kitleye hitap ettiklerini belirtiyor. Açıkcası ikisininde başarılı ol

TRT - YÖK ve Çarpıtma

Yaklaşık 1 ay önce kanallar arası geçiş yaparken TRT'de haberlere rastladım ve izlemeye başladım. Ekranda "Üniversite öğrencilerine kolaylık" yazmışlar, haberi veriyorlardı. YÖK'ün üniversitelerle ilgili yeni bir değişikliğe gideceğini, böylece öğrencilerin hayatının daha da kolaylaşacağını söylüyordu. Acaba nasıl kolaylıklar düşünüyorlar derken, başladılar yeni kolaylıkları vermeye: İkinci öğretim öğrencileri derslerinde başarılı olurlarsa birinci öğretim harcı verebilecek, odü-boğaziçi gibi yabancı dille eğitim yapan üniversitelerin hazırlık sınıfında başarısız olan öğrenciler, başka üniversitelerin aynı bölümlerine geçebilecek. Bi an şaşırdım çünkü bu konular zaten yıllardır üniversitelerde uygulanan prosedürlerdi. Acaba yanlış mı yapıyorlar haberi diye düşünürken bir iki değişiklikten daha bahsetti TRT, YÖK üniversitelerin bütçelerinden belirli bir bölüme el koyup kendisi bir araştırma fonu oluşturacak ve kendi uygun gördüğü projeleri destekleyecek ve yandal ve an

Mümtaz Er Türköne'den Muhteşem Açıklama

Bu ülke hiç bir şeyden çekmedi şu kendine liberal diyenlerden çektiği kadar. Geçen gün televizyonda şanlı liberal Mümtaz Er Türköne'ye rastladım. Dersim isyanı ile ilgili konuşuyordu ve dedi ki, oradaki isyanın asıl nedeni jandarmanın bir kürt kadınına tecavüz etmesidir. Şimdi bu lafın üzerine ne denir ki, Cumhuriyet tarihinin en büyük isyanlarından birinin sebebi buymuş, yoksa oraların tarih boyunca görece özerk olmasının, cumhuriyet kurulunca bu yapılarını kaybetmek istemeyen, vergi vermek istemeyen aşiretlerin huzursuzluk çıkarmasının hiç bir etkisi yokmuş. Allah akıl fikir versin demekten başka diyecek bir şey yok. Bu kadar büyük bir isyanı bu şekilde açıklamaya mahalle kahvesinde bile rastlanmaz. Ama insan profesör olunca rahatlıkla bunu söyleyebiliyor. Zaten amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğu için amaca giden yolda her şey mübah bu arkadaşlara. Makyavel görseydi bu günleri bu kadarını ben bile düşünemezdim derdi herhalde.

Ankara İçin "Kırılma Noktası"

Resim
Yıl 1994. Türkiye'de yerel seçimler var. Murat Karayalçın 1 yıl önce Erdal İnönü'nün siyaseti bırakmasının ardından SHP'ye genel başkan seçilmiş. Ankara'da metro başlamış, anketler %42 oranında Karayalçın'ın tekrar adaylık için desteği olduğunu gösteriyor. Tarihi bir fırsat var, Ankara'da üstüste 2. kez seçilmiş hiç belediye başkanı yok. Karayalçın devam etse ilk olacaktı... etmedi. SHP genel başkanı oldu. Ben o yıllarda SHP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısıyım. Murat Karayalçın'a belediye başkanı olarak kalması yönünde baskı yapan kanatta yer aldım. Genel başkanlık yarışında rahmetli Aydın Güven Gürkan'ı destekledim. Murat Karayalçın bunu asla affetmedi. Murat Karayalçın'ı en çok destekleyen gençlik örgütü dönemin " Sosyal Demokrat Üniversiteliler Platformu " oldu. O yıllar çok popüler olan grup her hafta bir gazetede tam sayfa söyleşi veriyordu. Ana sloganları soldaki 3 partinin birleşmesi için " solda birlik " çağrı

Barış ve iyi komşuluk için çalışalım

Resim
Kurşunkalem Fabrikası , kentsoylu bir Yunan ailesinin yaklaşık yüz yıllık tarihinden yola çıkılarak kaleme alınmış bir hikâye. Roman, Zurich'te başlayıp devrimci fikirlerin filizlenerek büyük toplumsal hareketlere dönüştüğü Berlin ve Sen Petersburg gibi yirminci yüzyılın en çalkantılı kentlerinde devam eden büyük bir dostluğun öyküsünü anlatıyor. Romana, Lenin, Rosa Luxemburg gibi Rus devriminin önde gelen isimleri de gerçek karakterleriyle eşlik ediyor. Rozerin Bolluk Cumhuriyet / Kitap- Soti Trintafyllou ile 'Kurşunkalem Fabrikası' üzerine; -Türk okuru sizi Kurşunkalem Fabrikası romanıyla ilk defa okuyacak. Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz? - Anadilimin yanında İngilizce ve Franzsızca da yazan Yunan bir yazarım. Atina, Paris ve New York üçgeninde süren bir yaşamım var. Farmakoloji, Amerikan Tarihi, Fransız Edebiyatı ve Şehircilik okudum. Çok şanslıyım ki büyüleyici bir hayatım oldu. Umarım böyle de devam eder. Kendimden bahsedecek olursam, 51 yaşındayım, boyu

Kıvır, Katla, Kullan, At

Resim
Kullan at malzemelerde sınır tanımıyoruz. İyice alıştı(rıldı)ğımız kullan at tüketiciliğinde eşsiz tasarımlar raflarda yerini alıyor. Ben bunu çok beğendim. Üstelik düşünürseniz ülkemiz için bulunmaz nimet. Kağıt kullanımını artırdığı için bir numara... Her yanımız yanan orman dolu nasılsa, onlar yanmadan biz keselim, üstelik bahaneside var: terlik lazımdı kestik abi... Abdest aldıktan sonra kullanılır, eve fazla misafir geldiğinde kullanılır, bekar evinde hava atmak için kullanılır... http://comunicadores.info

Tali'nin Hikayesi

Resim
Tali Fahima dünyanın en ünlü vatan hainlerinden. Fahima, 2004 yılında Batı Gazze’ye gittiği, düşmanlarla görüştüğü ve onlara ordu belgelerini tercüme ettiği gerekçeleriyle tutuklanmış bir İsrail vatandaşı. Ona ‘Arapların orospusu’ dendi. ‘Vatan haini’ ilan edildi. Ona iyi bir Yahudi olmayı öğretmeye ant içmişlerdi. Günde 16 saat boyunca kollarını oturduğu sandalyeye kelepçeleyerek sürdürdüler bu eğitimi. İsrail gizli servisi Şin Bet, kararlıydı. Tali, iyi bir Yahudi olmayı beceremeyince hapse atıldı. 30 ay çok ağır koşullarda yattı. Artık serbest. Ama ülkeyi terk etmesi, Filistin bölgelerine yaklaşması hâlâ yasak. Ayalon hapishanesinin kapısında onu bekleyen bir grup içindeki Michael Warchawski, kendisinin de 16 yıl önce aynı kapıda dostları tarafından karşılanışını yâd ediyor, o kapıda Tali’yi bekleyen onlarca İsrailli genç aktivistin portresini çıkarmaya çalışıyordu: “İlk intifadayı duymamışlar bile. FKÖ hakkında bir şey bilmiyorlar, ve besbelli Edward Said’i okumamışlar. Siyasi bili

Alo... Resepsiyon, Kıble Nerede?

Resim
Bu ara sık gezdiğim için türlü türlü otel odaları görme şansım oldu. Genelde bütün özel otellerde ya çekmecede ya da gardrop'un bir yerinde namaz için bir seccadeye rastlamak mümkün. Bazan kamu misafirhanelerinde de bulunuyor ama her zaman değil. Samsun'da Amisos Otel'de kaldık bu hafta. Amisos Otel hizmette sınır tanımamış, hiç bir masraftan kaçınmamış sadece seccade ile yetinmemiş sizin çekmecenize kıbleyi'de getirmiş. Kıblenizi bulamazsanız resepsiyonu arayabilirsiniz... - Alo, resepsiyon mu, ben 308'de kalıyorum seccadeyi buldum ama kıbleyi bulamadım... - Efendim kıble çekmecenizde... -!

İşte Trabzon'lu Yunus Emre

Resim
Mutlaka gözünüze çarpmıştır, bir ay kadar önce Trabzon'daki Yunus Emre heykelinin Koreli bir düşünüre ait olduğu ve heykelin hiçbir Yunus Emre çizimine benzemediği konusu günlerce gündemde kalmıştı. Ben de üşenmedim gittim yerinde gördüm heykeli. Trabzon merkezde sahil kenarında Ganita mevkii diye bilinen bir yer var. Buradaki parkın adı da Ganita Parkı. Buranın ilk ortaklarından olan Rum aile " güzel mekan " anlamına gelen Kanita koymuş adını. Zamanla ağızlarda Ganita olmuş. Buraya sandalını demirleyip, gündüz tuttuklarını akşam pişirip, yanına da bir kadeh rakı içen biri varmış, gel zaman git zaman etrafı artmış, sandala sığmaz olmuşlar. Bu defa sandaldan inip, sahilde mekan kurmuşlar. Başıboş bir köpeği de evlat edinmiş. Zamanla bir tezgah sahibi olmuş. Belediye bakmış ki, iş büyüyor ve önünü alamayacaklar, ben yıkacağım buraları demiş. Adam köpeğini almış yanına belediye başkanının makamını basmış. Ertesi gün ruhsatını almış. Şimdi bir mangaldan türeyen koca bir büf

Kenan Evren'in Turşusu Kurulsun!

Resim
http://icmihrak.blogspot.com/

BABALAR GÜNÜ

Resim
Zaman akıp gidiyor... Geriye yaşanan hoş anılar kalıyor, Can yaman, Can baba, babalar... Hayatta ben en çok babamı sevdim. Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla –ha düştü, ha düşecek– Nasıl koşarsa ardından bir devin, O çapkın babamı ben öyle sevdim. Bilmezdi ki oturduğumuz semti, Geldi mi de gidici –hep, hepp acele işi!– Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi. Atlastan bakardım nereye gitti, Öyle öyle ezber ettim gurbeti. Sevinçten uçardım hasta oldum mu, 40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a, Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu. En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim. Hayatta ben en çok babamı sevdim. Can Yücel

Ankara'nın En Eski Tabelaları

Resim
Pek bir yerde kalmadı, küçük kasabaların gözden uzak köşelerinde nadiren rastlanan eski tabelalardan birisi... Ankara'nın Temelli beldesinde çarşıya girerken meydandaki direkte emeklilik günlerinin tadını çıkaran İş Bankası tabelası. Pek çoğumuzun çocukluk günlerinde bile hatırlamayacağı kadar yaşlı, Temelli'nin 15 hanelik günlerinden kalma ata yadigari...

DSP'ye de Hikmet Abi

Resim
DSP de sol partilerin kervanına katıldı ve liderlik kavgalarına büründü. Zeki Sezer'in istifasının ardından partinin içi kaynamaya devam ediyor. Bugün itibariyle liderlik tartışmaları belli saflara bölünmüş durumda. Sezer ekibi Sezer'i ikna edip yola onunla devam etmek istiyorlar. Rahşan Ecevit tarafında Sadettin Tantan ismi tartışılırken, parti içinden yeni bir isme doğru eğilim var. Sarıgül dün aday olmayacağını ilan etti. Ama son bomba Hikmet Abi formülü kulislere sızmış durumda. Listeye bakınca her aday aslında bir geçiş dönemi için aday. Asıl kavga bu kurultaydan sonrasına sarktı. Hikmet Çetin formülü Sarıgül'ün desteklediği bir formül gibi geliyor. Daha kısa bir süre önce Onur Kumbaracıbaşı, Hikmet Çetin ve Mustafa Sarıgül CHP'ye karşı yeni parti için kameraların önündeydi. Bugün yeniden abi formülü ile gündeme oturan Hikmet Çetin'in bu kısa sürede kabul görmesi ancak Rahşan Ecevit'in evet demesine bağlı.

İğde Ağacının Kokusu

Resim
Asıl iş, iğde ağaçlarını savunmaktır. Asıl iş, iğde ağaçlarından etrafa yayılan serinliği savunmaktır. Asıl iş, iğde ağaçlarına ev sahipliği yapan mahallelerdeki sakinliği, sessizliği savunmaktır.... Ankara’da Dikmen Vadisi’nde kentsel dönüşüme karşı oluşturulan Barınma Hakkı Bürosu, direnişi kırmak isteyenler tarafından yakıldı. Mevsimlerden yazdı; sıcak kasıp kavuruyordu Ankara’yı. Kent merkezinde nefes almak bile zordu. ‘Geçmiş olsun’ demek ve dayanışma göstermek için Vadi halkını ziyarete giden heyetin içindeydim. Sohbet sırasında bir mahalleli, “ İşte Gökçek, bu serinliği satmak istiyor zenginlere ” dedi. “ Bu iğde kokusunu, bu yeşilliği .” Kent merkeziyle vadi arasında kayda değer bir ısı farkı vardı. Bu serinliğin zenginlerin hakkı olduğunu, ancak onlara yakışacağını düşünen bir belediye başkanımız var Ankara’da; yeni değil, 15 yıldan beri. İnönü Alpat http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=23152

Erzurum Sofraları-2

Resim
Erzurum'un yurt çapında en ünlü yemeği Ca kebabıdır aslında. Ca'nın sonunda (ğ) vardır ama onu mutlaka yutarlar. Kendisi yatık dönerdir aslında fakat kestikleri eti şişe geçirip öyle ikram ederler. Bu yüzden et şişe geçecek kalınlıkta kesilmelidir. Dönerden farkı daha kalın olmasıdır. Her yer Ca kebapçısı olduğundan ben size otantik Erzurum evleri'nden başka bir sofra anlatmak isterim. Ev yemeklerinin olmazsa olmazı su böreği. Fakat ünlü börekçilerdekinden değil. Buralarda (Çorum'da da mesela) açılan hamur hakkaten kaynamış suyun içinde hafifçe haşlanır öyle tepsilere dizilir. Yoksa uydurma su böreklerine benzer. Sabah, öğlen, akşam nerde ne yerseniz yiyin yanına hooop hemen bir su böreği attırıyorlar. Gerçek tereyağının kokusu tadından önce geliyor... İnsanın "yemede yanında yat" misali yanına kıvrılıp yatası geliyor. Etli saprak sarmayı anlatmıştım. Hafif ekşisi var. Ekşi otu diye birşeyden bahsettiler. Maydanoz'a benziyor ama ekşi bir tadı var. Yazın b

Erzurum Sofraları-1

Resim
Geçen hafta Erzurum'daydım. Biraz çalıştık, biraz gezdik ama çokca yedik içtik... 4 gün boyunca her sofra ayrı bir sefaya dönüştü. Karar verdim, Mehmet Yaşin'in Lezzet Durakları programını mutlaka ben yapmalıyım! Bu meşhur sofraları sizinle paylaşmalıyım. Mutlaka bilirsiniz, kuru fasulyenin en ünlüsü "İspir Şeker Fasülyesi"dir. Erzurum'un İspir ilçesinde yetiştirilir ve Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerdeki meşhur diye bildiğiniz ne kadar kuru fasülyeci varsa mutlaka ispir fasülyesi kullanır. Bence yanına özellikle bulgur pilavı eşlik etmelidir. Etli yaprak sarmayı pek çok yerde yedim ama bunun içindeki kıyma hakkaten et kıvamında ve çok lezzetli. Tortum Kola'ya gelince; Erzurum'un Tortum ilçesinde yapılan Kızılcık şerbetidir aslı... Fakat öyle yerleşmiş ki, nereye girsek hemen herkes çek bir torum kolaaaa edasıyla yemeklerin yanında mutlaka şerbet içiyor. Şerbet kültürünün ne kadar yerel tad tercihi ne kadarının muhafazakar hâl tercihi olduğunu belirle

Seçim 2009

Son yazımı “Belli olmaz belki birileri şapkadan tavşan çıkarır” diye bitirmiştim. Ama ben bir tavşan göremedim. Sonuçlar da bir iki yer dışında çok sürpriz olmadı. Öncelikle ben yanıldığımı itiraf ederek başlayayım. AKP’nin %39’a düşeceğini hiç öngörmemiştim. En azından %45 bekliyordum. Ekonomistler için ünlü bir laf vardır, “Ekonomist yaptığı bir tahminin neden tutmadığını sebepleriyle açıklayan kişidir” diye. Bende bu yoldan giderek neden yanıldığımı anlatmaya çalışayım. Gerçi kendime çok da fazla haksızlık yapmayayım, DTP’nin AKP’yi süpürme ihtimali var diye yazmıştım ve gerçekten öyle oldu. AKP Güneydoğuda yeni belediyeler almak bir yana elindekileri de kaptırdı. Ama benim açıdan en beklenmedik olanı Saadet Partisinin % 5 oy almasıydı ki Saadet bu oyları herkesinde bildiği gibi AKP’den aldı. Ayrıca Demokrat Partinin % 4’e yakın oy alacağını da tahmin etmemiştim. Sonuçta Saadet+Demokrat Parti % 9 oy aldı ve bunlar hep AKP’nin oyu idi. CHP tahminim tuttu, % 25-26 demiştim. İl genel m

Yerel Yönetimlerde Gerçek Hizmet Budur

Resim
Norveç'te; yokuşlarda zorluk çeken bebek arabalı yetişkinler ile bisikletliler için geliştirilmiş muhteşem bir çözüm: " Yaya Çekicisi " Yolların kenarına ince bir şerit olarak yerleştirilen cihaz, ayak aparatı sayesinde sizi yukarı doğru çekiyor. Elinizde bebek arabası ile yürüyorsanız, bir ayağınızı çekiciye basıyorsunuz, diğeri ile bebek arabasına basıyorsunuz, çekici sizi yokuşun tepesine kadar çekiyor. Eğer bisikletliyseniz bir ayağınız pedaldayken diğeri ile çekici aparatına bastığınızda bisikletinizle birlikte hooooop tepedesiniz. Özellikle İstanbul gibi şehirler için müthiş çözüm. Tabi öncelikle bisikletli bir hayata geçmeniz lazım. Yoksa aşağıdaki bakkalın çırağı eve istediğiniz paketleri buraya takdığı gibi paketler tepede. Ya da alışveriş arabasına binen açıkgözlere yarayacaktır.

Rasyonel Seçmen Efsanesi IV ve Ankara

Ne verimli konuymuş mübarek, yaz yaz bitmiyor. Bu sefer yazma nedenim, Dün Ankara’nın çeşitli yerlerine asılan ve siyah zemin üzerine yazılan “GÖKÇEK GİDECEK, SOL GELECEK” billboardlarıyla ilgili. Bunu okuduğunuz zaman doğal olarak, Gökçek karşıtı bir bildiri olduğunu düşünüyorsunuz. Hele de Ankara’daki “Gökçek Gitçek , Sola Çek” hareketini biliyorsanız, bu hareketin yeni bir eylemi olarak düşünüyorsunuz fakat heyhayt bu ilanların sola çek hareketiyle hiç ilgisi yok. Dahası bu ilanlar Gökçek karşıtları tarafından değil de Gökçek’i destekleyenler tarafından (bazılarına göre de Gökçek tarafından) verilmiş. Peki bu şekilde bir ilanın Gökçek’e nasıl bir yararı olabilir ki diye düşünüldüğünde karşımıza hemen benim çok sevdiğim “Rasyonel Seçmen Efsanesi” araştırmasındaki oy verme davranışları çıkıyor. Ne diyordu, bu araştırma?, “soldan sağa oy, sağdan sola oy çıkmaz” diyordu. İşte Gökçek ve yandaşları da tam bu noktada Gökçek’in azalan popülaritesinden dolayı Karayalçın’ın kazanma ihtimaline

Kukla Kebap Efsanesi

AVM'ler çoğalınca oralarda karşılaştık kendisiyle. Kukla Kebap diye bir yer varmış. Sonra baktık ki, kendisi kırk yıldır Ankaralı. Cebeci stadının arkasında köşede sıkışıp kalmış. Önce kuklalarıyla sonra iskender kebabıyla ünlenmiş. Haa bir de Gençlerbirliği ile. Bir ara kulüp yönetiminde bile yer almış. Geçenlerde arkadaşlardan bir şehir efsanesi kıvamında tekrar dinleyince dayanamadık Yaman'ı da alıp gittik. Fulya her zamanki gibi fotoğraf makinasını evde unutunca çekemedik bişey. Menüsü gayet oturaklı aslında iskender kebabın yanına ayrı bir tabakta meyhane pilavı veriyorlar. Fakat iskenderi eski günlerini aratır cinsten. Çok ince kesilmiş, zar misali. Tadını pek alamadık o yüzden... Beğenenler çoğunlukta ama benim favorilerime girmez artık. Belki de AVM'ler yüzündendir. Çoğalınca eski yerine gösterilen özen azalmış gibi geldi.

Ankara'da Son Durum

Ünlü siyaset bilimci İnönü Alpat seçimlere bir hafta kala iddiasını açıkladı. Karayalçın: %37 Gökçek: %35 Yavaş: %27 Bu durumda ilçe bazında Çankaya, Yenimahalle, Mamak ve Etimesgut'tan en az 3 ilçeyi CHP kazanacak. Yerel seçim sürecinde Ankara belediye başkan adaylarını yüksek oranda başarı ile tahmin eden Alpat'ın tahmini seçim borsasını hareketlendirdi.

"Rasyonel Seçmen Efsanesi III" ve Bir Tahmin Daha

Bu rasyonel seçmen olayı da içimde ne ukdeymiş. Bir türlü onunla ilgili şeyler yazmaktan vazgeçemiyorum. Geçen yazımda CHP içinde bir tahminde bulunacağımı söylemiştim. Ama ondan önce AKP tahminimle ilgili bir noktayi hatırlatmam gerekiyor. O yazıda DTP faktöründen bahsetmemiştim. AKP'nin düşük oy almasına sebebiyet verecek bir olay varsa o da, Güneydoğu'da DTP'nin AKP'yi süpürmesidir. Genel kamuoyu yoklamaları AKP'nin 2007 seçimlerinde aldığı oyu Diyarbakır'da bu sefer alamayacağını söylüyor. Buna müteakip, ben genede AKP Diyarbakır'ı alamasada, genel oy oranını o bölgede koruyacağını düşünüyorum. Neyse gelelim asıl meseleye, nolcak aslan sosyal demokratların durumu? Bence CHP %25-26 arası oy alır. Baykal'da bunu büyük başarı olarak sunar ve CHP aynen devam eder. CHP özellikle İstanbul ve Ankara'da ki adaylardan kaynaklı yüksek oy oranları ile genel oy oranını yükseltir. CHP'nin seçim öncesi denediği islami açılımın hiç ama hiç işe yarayacağını

Mahallemizin kahvecisi "Şili Kahve Evi"

Resim
Eskidendi... Mahallemizin bakkalı, mahallemizin pastanesi diye anlatırdık. Bütün dünyamız mahallemizdi ya, mahalleden büyük düşümüz olmazdı. Şimdi ne kadar garip gelir oysa; mahallemiz yeterdi bize. Yeni yetme halimizle bir taraftan mahallenin ergen ablalarını, delikanlı abilerini süzer. Ruj sürmeye başlayan kızlarla, avucunun içinde saklayarak sigara içme teşebbüsündeki oğlanları, annelerine ispiyonlamaya gayret ederdik. Annelerine ispiyonlardık evet. Anneler evlerindeydi o vakitler. Babalar çalışır, o tek maaşlarıyla geçindirebilirlerdi evleri. Evlerindeki anneler hünerlerini yarıştırırlardı o vakitler. Börek açanlarla, kek yapanlardı bizce makbul olanı. Evden alıp yenilecek bişey bulunamazsa; ne havalıydı ekmeğe sürülen "sana yaa" üzerine toz şeker dökülerek yenilen o matrak şey... Yaşlanıyoruz dostlar... Hatırladıklarımıza bakılırsa yaşlandık bile... Mahallemizin kahve evi. Şili meydanından Ayrancıya, Güvenlik caddesine doğru inerken solda köşede kendi halinde, havalı, C

"Rasyonel Seçmen Efsanesi II" ve Bir Tahmin

Bir önceki yazımda kaldığım yerden devam edersem, ben bu seçimde AKP’nin oylarında (maalesef) düşme beklemiyorum. Her ne kadar insanlar çeşitli sebeplerle AKP’den memnun olmasa da, karşısında başka bir alternatif olmadığından gene istemeye istemeye oylarını AKP’ye verecektir. Solcuların sık başına gelen bu durum (mecburen CHP), bu seferde sağcılar için geçerli olacaktır. Soldan sağa ve tersi oy akışkanlığının çok az olduğu düşünüldüğünde (bkz. Haluk Şahin’in üstteki yazısı) AKP bence % 47 civarı veya üzerinde oy alacaktır (inşallah yanılırım). Sağ da bir alternatif olmadığı sürece bu böyle olmaya devam edecektir. Eskiden (80 sonrası) oylar ANAP ve DYP arasında gider gelirdi. Biri yükselirken biri düşerdi fakat gerek 2001 krizinin yıkıcı etkisi, gerekse bu iki partinin yolsuzluk gibi nedenlerden dolayı çok yıpranması bu partilerin sonunu getirmiş ve AKP’nin merkez sağ oyları toplamasına yardım etmiştir. Bunun yanı sıra AKP Refah partisi tabanını da kaybetmemiştir. Bütün bunların sonu

"Rasyonel Seçmen Efsanesi"

Herkesin ağzında pelesenk olmuş bir laf vardır, seçmen hep rasyonel karar verir diye. Buna nedense hiç inanamamışımdır. Haluk Şahin’in bugün radikal gazetesinde çıkan yazısı tam da bu konuyla ilgili. Zaten yazının başlığı da “Rasyonel seçmen efsanesi”. Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in aynı isimle verdiği konferans da söylediklerini özetlemiş. Mutlaka okunması gereken bir yazı, linki de şu Sonuç olarak deniyor ki seçmen davranışında duygular çok daha fazla ön plana çıkıyor ve insanlar takım tutar gibi parti tutuyor. En azından insanlar kendilerini önce sağ ve sol olarak tanımlıyor sonrada oyunu ona göre veriyor. Bu yazıyı okuduktan sonra AKP’nin oy oranının ekonomik krize rağmen neden düşmediğini tekrar düşünmek gerekiyor.

CHP Ankara'ya Neden Asılmıyor?

Bu yerel seçimler canımı çok sıkıyor. Bunun bir sürü nedeni var, hepsini saysam mı bilmiyorum. Karayalçın’ın Ankara’yı kazanması için değil de, jübile yapması için (destek anlamında) aday gösterilmesi bile yetiyor aslında. Değil mi ya… Bütün Ankaralı seçmeni kandırmanın, gaza getirmenin, dalga geçmenin ne anlamı var sanki? Siyasetin içinde olanlar için bunun böyle olduğunun kanıtları yüzlerce, ya sadece seçmen olanlar için? Mesela bir parti borç içinde, genel merkezinin doğal gazı bile bitmiş. Genel sekreter soğuktan hasta olmuş. Tuvaletinde plastik bidonlarda sular var, altında küçük çeşmesi olanlardan. Partinin genel başkanı tuvaletten çıkınca buradan elini yıkıyor. Binanın suları kesik yani. Telefonların çoğu kapalı, herkes cep telefonu ile görüşüyor. Çalışanların sayısı zaten 10 bile değil, onlarda aylardır maaş alamıyorlar. Bu partinin genel sekreter yardımcısı türlü kulislerle aday olmaya çalışıyor. Yoook, kendi partisinden değil öbür partiden. Hem aday olduğu yer belediye başkan

Peki Çankaya'yı da Kaybedersek...

Resim
Çankaya’da Durum Ne? Çankaya’da durum tehlikeli. Neden? Çok basit olarak bu seçimde oy kullanacak seçmen sayılarına baktım. Çankaya’nın 116 mahallesi var. CHP’nin en çok oy aldığı mahallelerden başlayarak aşağıya doğru sıraladım. 71 mahallede seçmen sayısı azalmış. 1-2 azalan da var 2322 tane azalan da… Toplam azalma 41.604 kişi. Geri kalan 45 mahallede ise seçmen sayısı artmış. Bunların toplamı ise 63.190 kişi. Yani CHP'nin çok oy aldığı (%70 ile %50) yerlerde seçmen sayısı azalıyor, CHP'nin az oy aldığı (%40-%15) yerlerde seçmen sayısı artıyor. İkisini topladığınızda 104.794 seçmen değişimi var. Biz 2004 yerel seçimlerinde Çankaya’yı 54 bin oy farkla kazanmıştık. Sadece rakamlara bakarsak durum tehlikeli. Bir de CHP adayı Bülent Tanık’ın kampanyasına ve vaatlerine bakarsak durum daha da vahim. Her sokağa çocuk korosu kurarak Çankaya’yı kazanacakmış gibi görünmüyor. Benden söylemesi.

ARANIYOR: “Siyaset”- Mümkünse “Birlikte” Olanından

Boynumuzu büküp her gün, her yeni gün, bize biçilen rolleri oynuyoruz, varolanları, yönetenleri, kuralları artık hiç sorgulamaz olduk, farkında mısınız? Herhangi bir muhalefet de seküler kaygıların çok da ötesine gidemiyor. Buradaki arayış ise o kaygının ne kadar sığ olduğundan da yakınan bir arayış… Neyin arayışı: siyasi iradenin, siyasi cesaretin, hatta sadece siyasetin… Hepiniz nereye kayboldunuz? Türkiye’de bugün işsizlik çok büyük boyutlarda, devlette iş arayışındaki insanlar da düşünceleri yüzünden işe alınmıyor, yolsuzluk inanılmaz derecelerde, açlık, sefalet, yoksulluk, yokluk, kötü yönetim artık kanıksadığımız şeyler haline geldi. Hiçbirimiz artık kaygı duymuyor muyuz? Hiçbirimiz artık bir şeylerin değişmesi gerektiğine ve değişebileceğine inanmıyor muyuz? Nasıl bu hale geldik? Aslında bu yazı bir çağrı, daha iyi bir gelecek isteyen insanlara bir çağrı. Siyasetin artık sadece seküler ve anti-seküler kavramlarına sıkıştırılmadığı, sosyal politikaları, sağlık politik

Dünya Bir Köy Olsaydı

Resim
Kitapevlerindeki çizimleri ve konuları özensizce hazırlanmış pek çok çocuk kitabını görünce aralarından sıyrılmış güzel yayınlar beni çok heyecanlandırıyor. Ne yazık ki ülkemizdeki çocuk edebiyatı ve erken çocukluk kitaplığı yayınları henüz ağırlıklı olarak çeviriler üzerinden yapılıyor. Bunların özenle seçilip değişik konularda yayınlananları beni çok heyecanlandırıyor. Aynı şey oyuncaklar için de geçerli aslında. Onlara başka bir başlıkta değinmek isterim. Aşağıda paylaşmak istediğim iki kitap bana umut verdi ve çok heyecanlandırdı. Çocukların böyle yayınları okuyarak büyümelerinin, bunları daha küçüklükten içlerine sindirmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnsan olmanın ne demek oldğunu, barışın, paylaşmanın, haklarına sahip çıkmanın, dünyayı tüketmek değil de üretmek üzerine kurgulanmış bir yaşam kurmalarının önemini o yaşlarda kavramalarının kalıcı bir eğitim olduğunu ve tüm yaşamlarına yayılacağını ummak istiyorum... Kitap tanıtım yazılarını ideefixe.com sitesinden aldım.

Kurşun Kalem Fabrikası

Resim
Yukarıda kapağını görmüş olduğunuz çeviri uzun emekler ve mücadeleler sonucu yıllar sonra sonunda Türk okuyucusunun karşısına çıkabildi. Bütün çeviriler ve yayın işleri hep büyük emekler sonucu oluşturulur. Ancak hikayesi biraz da talihsizliklerle bezendi. Şöyle ki, yollar önce yayıneviyle yapılan anlaşma sonucu çevirmen bu kitabı çevirmeye başladı. Tam kitabı sonlandırmak üzere iken evine giren hırsız laptopunu çalıp içindeki çeviriyi de götürmüş oldu. Çevirmenin bilgisayarının bozulma ihtimaline karşı bir cd ye aldığı yedeği de hırsız laptop çantasıyla götürmüş oldu. Bu durumda bu çeviri sil baştan yeniden çalışıldı. Çeviri ikinci sefer yapıldığı için başta sanıldığı kadar kolay olmadı. Bu sefer çevirmen "ben bu cümleyi çok daha güzel çevirmiştim, acaba ne demiştim?" diye diye uzun uzun kendiyle çatıştı. Sonunda tamamlanan çeviri bu sefer yayınevinin kriz nedeniyle bir süre bocalama yaşamış olması nedeniyle rafta beklemek sonunda kaldı. Ancak sonunda gördüğünüz gibi kitapev

bir-lik-te-a-ğaç-ta-a-ğaç-la...

Resim
tek ve hür bir ağaçta kardeşçe yaşamak böyle olsa gerek!...